Ocak 25, 2012

Nasıl bir ev istediğimi düşününce gözümün önüne gelen birkaç kare var. Neden bu düşüncenin aklıma düştüğünü de bilmeden,sorgulamaya fırsat kalmadan,aniden beliren üç beş kare..
Mesela ateşin rengini de çıtırtısını da sevdiğimden bir şöminem olsun isterdim. Olmazsa olmaz bir de şömine önü koltuğum. Ateşin renginde gördüğüm hayallerim de olmalı. Daha uyumadan bana düş gösterebilecek kadar ahenkle yanmalı ateşi. Çıtırtılar huzurun sessizliğini bölmeli. 
Taş olan detaylar her zaman doğallığı da anımsattığından böyle bir tercihim olabilir. Pembe de fena olmamış hani ama karşılıklı koltukta oturabilecek bir hoş sohbet de ister gönül.. 

Küçük mumlar da olsun. Fazla aydınlık seven birisi olmadığımdan,loş odaya renk versinler. Kokulu bile olabilir hatta. 
Bunları çok beğenmiştim. Neden almadığımı hatırlamasam da bulup alabilirim bence yeniden :)
Kahve kokar mı bilmem yanınca ama görüntüsü de cezbedici. 
Hep sonbaharda kalmalı mevsim. Rüzgar esmeli,yapraklar uçuşmalı,sarıyla yeşil birbirine karışıp,kırmızının tonlarıyla hayat bulmalı. Güneş fazla yakmadan tenini okşamalı. Temiz hava ciğerlerine dolup,başını döndürebilmeli.
 Öyle bir yerde olmalı ki evim,penceresi sonsuzluğa bakmalı. Dışarıya bakarken görebileceklerimi ne ben hayal edebilmeliyim,ne de gördüklerimin sonu gelmeli. Her bakışta yeniden doğabileceğim bir manzarası olmalı. 
İnsan hayalleriyle yaşarmış. Daha sayfalarca şey yazabilirim buraya hayalimdeki evle ilgili. Ama ne kadar çok şey istersem hep en azıyla mutlu olmam gerektiğini hayat bana öğrettiğinden beri,hayal kurup tebessüm etmekle yetinmeye devam ediyorum. 
Bütün bunlar bir yana içinde mutluluktan ayaklarımın yere basmayacağı tek göz bir evim olsun,sevdiklerim yanımda olsun,başımı yasladığımda güveni hissedebileyim yeter. Sonu gelmeyen hayallerimi de unutmadan tabi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder