Aralık 30, 2011

Çöküş

Uçsuz bucaksız bir deniz. Kendi halinde,durgun,dalgasız.. Ama ben ayağımı suya soktuğum anda köpüren deniz. Her dalgasıyla beni boğup,alabora edebilmek için çırpınan hırçın deniz. Ne istersin benden. Bıraksan da sularında biraz serinlesem. Tuzun yaksa gözlerimi ama dalgalarınla beni dövmesen. Karşında dimdik durmaya çalışan ben,yediğim her darbeyle biraz daha dibe çöküyorum. Nefes alabilmek için çırpınırken,nefessiz kalıyorum. Tam diyorum ki bu koskoca deryaya bıraksam dertlerimi,hüzünlerimi. Alsa götürse uzak diyarlara.. Ama bir de bakıyorum ki derdime dert ekleyen deniz,kabul etmiyor beni,sarıp sarmalamıyor kucağında..
Dibe çöktükçe adım atamaz hale geliyorum. Bağlıyor elimi ayağımı azgın dalgaların. Beni yok etmeye çabalıyor. Eriyip tükeniyorum sanki her nefes alışımda.. 
Ey koca derya! İstediğin canımsa,al canımı. Ama söküp alma yüreğimi yerinden. Bırak onunla karışayım sularına..  Sen ki kimseye ihtiyacı olmayan,istediğin canı alıp,istediğin canı veren. Ne istersin benden. Bırak kırık dökük kalbim atsın. Akan her gözyaşım,derin sularına karışsın..

İnsanın toprağı aşk şebnemi ile yoğruldu.
Cihanda yüzlerce fitne hasıl oldu
Ruhun damarına aşkın neşteri vuruldu.
Ondan bir damla aktı ve ona da "gönül" adını verdiler.



Aralık 25, 2011

İyi gelir..

Every time I look above I see and learn and know there's something waiting for me..



Aralık 13, 2011

Sinyal yok!

Ya benim hatlarımda bi sorun var ya da yağmurdan dolayı genel hatlar problemli. Ya ben demek istediklerimi anlatamıyorum ya da kelimler bilinçsizce saçılıyo etrafa öylece. Biraz tebessüm ya istediğim,başka bi şey değil ki. Neden yanlış anlaşıldığım konusunda da pek bi fikrim yok aslında. Nedir bu tavırlar ? Acaba nerde yanlış yapıyorum ? Doğuştan gelen bi sorun mu bu bendeki yoksa son günlerde mi böyle dengesizleştim bilemedim. Birileri bana bu soruları cevaplasın. Çok rica ediyorum. Saygılarımla.

Aralık 10, 2011

Tebessüm :)

Böyle 6-7 yaşları arasındayım henüz. Üzerimde mavi bir önlük. Beyaz fırfırlı çoraplarım. Kıvırcık saçlarıma kurdela takmış annem. Siyah rugan ayakkabılarım. Sırtımda mavili pembeli çantam. Göğüs kafesimden çıkacakmışçasına çırpınan küçücük kalbim. Defterlerim,renkli kalemlerim,kokulu silgim,kırmızı renkli kalem açacağım ve bir de ben. Sağ elimden annem tutmuş,sol elimden babam. Güneşi ilk kez görmüşüm gibi alıyor gözümü,o denli parlak. Tatlı bir esinti var,ılık bir eylül sabahı. Ağlamayacağıma dair verdiğim sözlerim.
Hayat yolunda ilk emeklemeye başladığım zamanlar aslında. Daha önce yürüdüğüm yolların hiçbirisi yok. Yeni öğrenicem arkadaşlığı,paylaşmayı,kıskançlığı,ağlamayı.
Yakama kırmızı bir kurdele takmıştı öğretmenim. Bir şeref madalyası gibi taşıyordum onu. Hayatımda aldığım en büyük zafer gibiydi. Çocukça seviyorduk her şeyi,arkadaşları,öğretmeni,bahçede koşturmayı,düşüp çorabını yırtmayı hatta kanayan dizini annene göstermemeye çalışarak usulca eve girmeyi. Zaman hiç geçmeyecek gibi geliyordu. Hep 7 yaşımda kalacaktım. Kalbim o günkü kadar masum heyecanlarla dolu kalacaktı.
Ama zaman.. Yaramaz çocukluğumu bile dizginleyen zaman.. Kavgalar ettik,taş savaşları yaptık,düştük kolumuzu bacağımızı kırdık,küstük,ağladık. Hep derslerdi bize dert olan. Çok da çalışkan bir öğrenci olmadığımı da göz önünde bulundurursak aslında çok önemli olmasa da yine de sınıfın çalışkanlarını kıskanmamak da elimde değildi.
Derken büyüdük. İlk aşklarımız oldu. Kalplerimiz yerinden çıktı,birer ürkek kuş oldu uçtu. Hep yanyana olmayı öğrendik. Birimiz ağlarsa diğerimiz de ağladık. Birimiz mutluysa,hepimizindi bu mutluluk. Birlikte azarlandık,birlikte aferin aldık. 
Sonra yeni arkadaşlıklar edindik. Yeni okullar,yeni insanlar.. Ama dostluğumuz hep 7 yaşında kaldı. O zamanki gibi tertemiz,içten sevdik birbirimizi. O kalabalıktan geriye kalan bir avuç kişi de olsak,seviyorum sizi 7 yaşımın insanları :)

Aralık 08, 2011

Bana Özel

Akıp giden zamanın ardından,dönüp hatırlamaya çalıştığın kareler birer silüettir artık. Siyah beyaz bir film şeridi üzerinden akıp gider.. Dokunmak istersin anılarına. Durdurun bu filmi diye haykırıp,'keşke'lerini silmek istersin hayatından. Ama bilmezsin ki 'keşke'lerinin eseridir bu film. Kocaman beyaz perde üzerindeki filme,ıslak gözleriyle bakan yalnızca sensindir. Senin için sızlar sadece izlerken. Yalnızca sen bilirsin o anın hayata neler katabileceğini ya da kalpten söküp götürebileceklerini.
Sevincini paylaşırsın,derdini paylaşırsın. Saatlerce anlatır,yeri gelir beraber ağlarsın bi başkasıyla. Ama hüzünler paylaşılamayan duygulardır. Kalbini açıp bakamaz kimse içinden geçenlere. Aslında olduğundan daha farklı göründüğünü farkedemez. Kalbindeki yaraları en iyi doktorlar bile göremez. Kimse dokunamaz hayallerine. Bedenin ve ruhun vardır sadece. Maddi seni görenler,maneviyatını bilemezler. Belki de bu yüzden hüzünlerimiz ve hayallerimiz yalnızca bize aittir. Hayat boyu tamamen sahip olabileceğimiz en büyük değerlerimizdir.
O yüzden zaman zaman hüzünlenmek de güzeldir. Hayalini kurduklarının gerçek olmaması da. Bırak öylece kalsınlar. 'Keşke'lerin değil,birer parçan olsunlar.
 
 
 
 
 


Kasım 22, 2011

Düş

Hava ayaz,soğuk. Yüzlerde sonradan eklenmiş,sahte gülüşler. Buz tutmuş insanlar. Koştururken çarpıp,kırdıklarının farkında bile olmadan çekip gidenler. Yağan yağmurda ıslanmamak için balkon altlarına saklanmış kediler. Kelebekler uçmuyor,börtü böcek yuvasına çekilmiş. Ağaçlar tüm çıplaklığıyla kışa hazır. Pek sevmediğim bir mevsimdir kendisi. Oysa sonbahar öyle mi ?! Güneş sarısı,saman sarısı,yaprak sarısıdır sonbahar. Hem içini ısıtır insanın,hem bedenini üşütür hafiften. Haliyle ılımandır insan psikolojisi. Kafan sakindir. Sokakta yürürken yaprakların hışırtısı bir melodi oluşturur adeta. Hep yapraklara basarak yürümeye çalışırım nedendir bilmem. Belki de bu sonbahar seslerini çok sevdiğimden. Alıcaksın sıcacık bir bardak çayını,oturup tüm mucizeleriyle izleyeceksin sonbaharı. Rüzgar değdikçe ağaç dallarına,yapraklar kapılacak bu tatlı esintinin ahengine. Son kuşlar da göç eder çok uzaklara. Ama gitmeden sana bir tebessüm getirsin istersin hasretlerin şehrinden. Buram buram özlem kokulu bir tebessüm. Hafiften buruk,özledim der gibi bakan bir çift göz. Kocaman sarılan bir çift kol,yanında olduğunu hissedebileceğin bir nefes.. İşte tam o anda müzik başlar. Artık hayal dünyasının tam ortasındasındır. Sonbahar alır seni götürür oraya. Gözlerini kapatırsın,hiç bozulmasın o an,hep orada öylece kal istersin. Gözlerini açınca bozulacaktır sanki büyü. Sonbahar sarısı yine hüzünle,özlemle,hasretle dolduracaktır içini.
Sımsıkı yumarsın gözlerini. Evet! Tam yanındadır özlemin. Yaslar başını omzuna,tutamaz belki gözyaşını. Omzuna düşen damlalar bile huzur verir o anda. Sıcacıktır,çünkü özlemin gözyaşlarıdır bunlar. Nefes alıp verdiğini duyarsın. Gerçek olduğuna inandırırsın kendini. Sonra şarkıyı mırıldanmaya başlarsın. Sana eşlik ederse inanacaksındır. Ama notalar birbiri ardına dizilir kalır boğazında. Ne ses vardır ne soluk. Hafiften aralarsın gözlerini,tamamen açmazsan kaybolmayacak gibi gelir. Sonra sadece buğulanmış camın ardında,düşen yaprakların var olduğunu görürsün. Bu sefer yanağın ıslanır kendi gözyaşlarınla.
Ama sonbaharda özlemek de güzeldir..


(Bi de unutmadan;bu şarkıyı Feridun Düzağaç'tan dinlemek de ayrı bi haz verir.)



Kasım 19, 2011

Hatalı.

Şu sıralar odamda yalnız kalma imkanımın fazlalaşmasından dolayıdır belki de şöyle bir durup baktığımda,karşımda kitaplık masa koltuk,yanımda bir pencere. Yeterince uygun büyüklüklerde bir balkon,turuncu bir dolap,ıvır zıvır kutuları,parfüm şişeleri falan filan. İlgimi çekense odanın ortasındaki kocaman boşluk. Herhangi bir şey koyup da dolduramam o boşluğu. Ne dolabı odanın ortasına koyabilirim,ne yatağı, ne de kitaplarımı. İçimdeki boşlukta aynen böyle işte. Herhangi bir şeyle doldurulabilecek cinsten değil pek. Aşkmış,sevmekmiş,eğlenmekmiş.. Puzzle'ımın kayıp parçası gibi. Hem de tam ortadan bi parça. O parça olmadan bitirmek mümkün değil. Ama üretim hatası sanırım,yok o parça ve asla da benim olmayacak. Puzzle hiç tamamlanmayacak :/
Yerine bi şeyler koymayı denedim hep. Geçici umutlar,yalancı hevesler,anlık öyküler.. Ama dolduramadım o boşluğu. Evet sevdiğim insanlar yanımda. Ufak tefek sıkıntıları es geçince de görünürde büyük bi derdim de yok. Yeni insanlara da ihtiyacım yok. Peki bu boşluğun sebebi ne ? Sahibi kim ?
Gidip aynı puzzle'dan bitane daha alsam da o parçayı yerine mi koysam acaba ? Ama iki kalple kim yaşamış ki bu zamana kadar ben yaşayım. Hem de daha birisiyle bile baş edemeyen ben ikisinin altından nasıl kalkarım..
Sanırım artık tatile ihtiyacım var. Böyle uzun soluklu,dönüş zamanını ve yanımda götüreceklerimi kendim seçebileceğim.
Belki de fazla kafa yoruyorum bu konuya. Ya üretim hatası olan bensem ve o boşluk tamamen bundan kaynaklıysa..


Evet tam olarak böyle bi şey sanırım


Ekim 24, 2011

Günaydın..

 Aldatmak! Fikren ya da bedenen ne farkeder. Lanet olası bir kelime ve mide bulandıran bir eylem bence. Kimi aldattığın,ne söylediğin,ne yaptığının pek de bir önemi yoktur. Yaptığın insanlık dışı bir şeydir ve kabulü söz konusu olamamalıdır. Sanırsın ki masumdur,her şey yolundadır,seninleyken gözleri güler,hep sevdiğini söyler falan filan. Solan yaprakları değil de açan çiçekleri görüyorsundur. Batan güneş değil de her sabah doğan güneş huzur veriyordur sana. Umut etmek istersin delice. Güzel günlerin seni beklediğini umut edersin. Herkes güzeldir,her şey iyidir,herkes mutludur sen mutlu olduğunda. Daha doğrusu gözünün önündeki o tozpembe perde sana böyle gösterir hayatı. Sonra birden bir şey olur ve uyanırsın. Gözlerini açtığında ilk gördüklerin hep bulanıktır. Gözyaşların engel olur gerçekleri görmene. Hayatın asıl renkleri siyah ve tonlarındadır. Açan çiçeklerin gün gelip solacağını,doğan güneşin mutlaka batacağını ve umutlarının asla karın doyurmayacağını öğrenirsin. Ayağa kalkmak istersin tutunacak bir dal bulamazsın. Olduğun yerde öylece bir başına kalırsın. Hayat hiçbir zaman adil değildir ama sen bunu çok geç farkedersin. 
Güven.. Artık sana hiçbir anlam ifade etmeyen bir sözcüktür. Kime nasıl güveneceğini bile bilemezken,etrafına saldırmaya başlarsın. Herkes suçludur senin bu hale gelmende. Bilmezsin ki asıl suçlu kalbindir,sensindir. İstesen o perdeyi aralayıp,hayattan kopmamak senin elindedir. Söylenenleri dinlemediğin günlerin pişmanlığı artık hiçbir şey ifade etmez. Çok geç kalmışsındır ama kalkman gerektiğini farketmez zorundasındır. 
Yeniden hayata döndüğündeyse,kaybetmek üzere olduğun gerçek insanları görürsün. Bir daha yapmaman gereken hataları ve geçmişin orada,tam arkanda kalması gerektiğini anlarsın.
Teker teker sönen ışıkları yakarsın. Ayağa kalkarsın. Yeni bir yol çizmek zorundasındır ve bundan sonrası için kendi başına ayakta durman gereklidir. Şöyle bir doğrulup ne hale geldiğini gördükçe nefret duygusu çöker içine. Her şeyi elinin tersiyle itersin ve bundan sonra hayatının milattan öncesine geri dönüp,orada bıraktığın hayata tutunursun. Artık kendi hayatına geri dönmüşsündür ve olman gerektiğin yerdesindir. Mutlu olmak zorunda değilsin,şükretmeyi bil yeter..






Ekim 22, 2011

Sevgi İçimizde ^.^

          Bir daha asla! Hem heves yok içimde,hem de gücüm kalmadı artık. Kendini tekrarlayan olaylar kabak tadı vermeye başladı. Ama suç bende arkadaş. Neden yeniden aynı şeylerin olacağını bile bile kalbinin dikine dikine gidersin ki ?! Oysa ki en başında çizilmişken gideceğin yol ve sonunda karşıya geçmek istersen çarpılıp öleceğini bilirken,derdin nedir ki yine aynı yola girersin.. Düşe kalka öğrenilirmiş hayat tamam ama bi daha aynı hataya düşersem rica ediyorum kaldırmayın beni,hakediyorum yerde kalmayı. Ama yok bundan sonra cidden. Artık daha temkinli adımlar atmam gerektiğinin tam anlamıyla farkındayım şu sıralar. Hayatın pembe ve tonlarında olmadı bi gerçek. 'Ya siyah varmış ya da beyaz.' Griler girince işin içine sıkıntı. Ne olduğunu,kim olduğunu sır gibi saklayanlara sesleniyorum burdan. Neyseniz öyle gelin lütfen. Artık kimseyi tanımak için çabalamak istemiyorum. Kafamda sürekli komplo teorileri kurmaktan bıktım sanırım. Çok düşünmekten beynim sündü resmen,kafamın içinde çalkalandığını hissediyorum. Ne b*ktan işlermiş böyle ya.
          Bana yetecek kadar güzel yürek var yanımda. Yenilerine kapalıyım uzuuuunca bi süre. Yeni biriyle tanışıp ' * ben ' demek bile istemiyorum bugünlerde.
          Valla doğruymuş bazen gülüp geçtiklerim. Artık buna şiddetle inanıyorum. Ne varsa insanın gerçekten şuan sahip olduklarında var. Gücüm de,sevgim de,güvenim de onlarda saklı,tabi onlar da bende.

Seviyorum sizi küçük dünyamın kocaman yürekleri. (kalp) :)

Eylül 30, 2011

Son 1 !

          Öğrencilik zor zanaat gerçekten. Yer yer aç kalırsın,cebindeki 5 lirayla kaç kez okula gidip gelebileceğini hesaplarsın,her yerde bozuk paraların yüzünden rezil olursun,faturaları ödeyemeyip susuz,elektriksiz kalırsın,doğalgaz faturası çok gelmesin diye 4 kat hırka giyip yatarsın,bi aile apartmanında oturuyorsan 3. sınıf insan muamelesi görürsün,BİM senin için bulunmaz bi nimettir,20 liraya kanepe alabilmenin sevincini yaşarsın,kira günü geldiğinde oflarsın puflarsın,ev sahibi zam yapmak istediğinde şansını sonuna kadar zorlayıp 20 lira zama ikna edersin,temizlik,yemek,fatura kuyrukları derken epeyce bir heba olursun ama sanırım bütün bunlara değer..
          Son seneye geldiğinde anlarsın bütün bunların kıymetini. Sürekli geçmişe dönüp,anılara dalarsın. İyi ya da kötü yaşadığın her şeye gülümsemeye başlarsın.. Hem şiddetle mezun olmak istersin hem de mezun olunca başına gelecekleri düşünüp sonsuza kadar öğrenci olarak kalmayı dilersin. Gerçek dostlar edinirsin bu zaman içinde. Bütün zorluklara birlikte göğüs gerebildiğin dostlar.. Bi yandan da ardında kalanların hasreti. Onlara karşı da şiddetli bir özlem duygusu vardır içinde ama nereye gideceğini,hayatın sana nasıl sürprizler hazırladığını bilmediğin için hayal bile kuramayacak bi hale gelirsin. Hep ideallerin vardır ama onları gerçekleştirebilecek gücün yoktur. Yorgunsundur ama ayakta durman gerekir. 
          Nasıl geçtiğini anlamadığım kocaman bi 3 sene bıraktım ardımda. Zaman zaman ağladım,zaman zaman gülmekten gözyaşı döktüm ama her şeye rağmen ardımda pişman olabileceğim hiçbir anı bırakmadığım için de mutluyum açıkçası.. Ha gayret bakalım son 1 sene. Yapmayı istediklerimin yarısını yapsam kardır şimdi bana. Aslında pek de farklı bi durum yok. Yine ders çalışmam lazım ama kaytarmak için bahanem çok :)

Eylül 17, 2011

Veda Busesi !

Sekiz saatlik yolculuğum boyunca bildiğim bütün veda şarkılarını dinleyeceğim bir günün hemen öncesindeyim. Kafamı koltuğa yaslayıp bozkırın ortasında ilerlerken tek bir ağaç görmesem bile çok derinlere dalabildiğim,o boşlukta binlerce anıyı yeniden canlandırdığım ve zaman zaman gözlerimin de dolduğu bir yolculuk bu. Üç yılda hiç mi alışamaz bi insan. Olmayınca olmuyor işte.
Çok sinir bozucu bi ikilemdeyim. Hem delicesine istiyorum gitmeyi,hem de öbür yanım 'Gitme,hiçbir şey şuandan daha iyi olmayacak' diyor. Bir yanımda alıştıklarım,bildiklerim ve sonsuz güvendiklerim,diğer yanımda yeni başlangıçlara birlikte adım attığım,çoğu zorluğu beraber atlattığım,bir evi paylaşmanın güzelliğini yaşadığım insanlar. Nereye ait olduğunu bilememe duygusu ve boşlukta gidip-gelmek.. 
Ne yardan geçebiliyorum ne serden. Bu söz kesinlikle ben ve benim gibiler için söylenmiş. Asıl ait olduğun yerdeki huzuru,güveni,samimiyeti ve içtenliği bırakamıyorsun. Kendine ait olduğunu bildiğin odanı,hayatını ve bu hayatı paylaştığın insanları da çok özlüyorsun. Keşke ortada buluşabilme gibi bi şansımız olsa :/ Yanımda olmasını istediğim herkesi tek bi yerde ve tek bi hayatta toplayabilsem..
Beni nelerin beklediğini bilmediğim yeni bir eğitim-öğretim yılına hoşgeldim. Geride kalan 3 seneye bakınca az çok yine neler yaşacağımı kestirebiliyor olsam da merak işte.. Belki diyorum bu sene diğerlerinden daha farklı olur. Hani son sene falan. Bi kıyak geçer bana belki. Umutlu muyum umutsuz muyum onu da tam anlayabilmiş değilim de,yine de umut etmek istiyorum sanırım. Dün kendime verdiğim sözü tutmak için elimden geleni yapıcam. O an yaptığım şeye odaklanıp,etrafımda olan bitenlerden sıyrılmak zorundayım. Geleceğime dair bi takım fikirler edinebileceğim bi seneye başlıyorum sanırım.
Bi ikilem daha var tabi. Mezun olmak mı iyi yoksa hep böyle öğrenci kalmak mı ? Hep böyle ikilemler arasında git-gel,git-gel nasıl toparlanabilirim hiç bi fikrim yok..
Yolculukları fazla dramatikleştiriyorum sanırım. O yüzden bukadar allak bullak oluyorum. Gitmek mi kalmak mı derken,bi bakıyorum gidip gelmişim bile. Galiba yolculuklarla ilgili takıntılarım var ve bunları artık aşmalıyım.
Yolculuk deyince de aklıma hep bu şarkı geliyor. Hem gülümsetiyor beni hem hüzünlendiriyor. Hadi bakalım iyi yolculuklar bana..


Eylül 14, 2011

Güç Bende Artık ;)

          Hala başındayken bir şeylerin,henüz çok geç olmadan durdurmalıyım kendimi. Kalbimi dinlemeyip,bana hükmetmesine engel olmalıyım. Bunu yapabileceğime inanmak istiyorum. İçimde bi yerlerde o gücü arıyorum. Bi bulsam zaten bırakmicam yakasını da.. Ama bulmak üzereyim hissediyorum. Sadece biraz koca kafalıyım. Söylenenleri dinlemiyorum. Yok ama cidden artık bazı şeyleri ölçüp tartmaya karar verdiğimden beri,elle tutulur bi yanı olmadığını farkediyorum. Uzun zamandır kendimi kandırıyormuşum ve artık buna son vermem gerektiğini biliyorum. Bundan sonra neler gelecek başıma bilinmez ama hepsini göğüsleyebilecek gücü bulur bulmaz,hiçbirisine boyun eğmeyeceğime eminim. Hadi bakalım,sabredip görcez..


Eylül 12, 2011

Üzerine İyi Gider.

Tokat!

    Gece olunca,herkesten ve her şeyden elini eteğini çekince daha iyi anlıyorsun bazı şeyleri. Beyninle konuşmaya başlıyorsun,kalbin giriyor lafa ve sonrası hüsran.. Bunca zamandır hayattan yediğim tokatları hiç kimseden yememişimdir ve hiç böylesine canım acımamıştır sanırım. Boğazımda öyle bi düğüm var ki;konuşmayı geçtim yazamıyorum bile. Beynim de yavaş yavaş düşünmeyi bırakıyor sanırım. Korkum o ki kalbim de pes edebilir.
     Etrafına sürekli güçlü görünmeye çalışmak,nolursa olsun hala ayakta durabilen biri olduğun imajını çizmek en zoruymuş. Sabredersin,sabredersin.. Gün gelir,şuan olduğu gibi,her şeye 'Pes' deyip kendin gibi görünmek istersin. Gerçekler yüzüne 'TOKAT' gibi vurur. O kadar çok canın yanar ki,ağlayamazsın bile. Parça parçasındır ve parçalarını nerde unuttuğunu hatırlayamayacak kadar dağılmışsındır.
     Artık kendime söylediğim yalanların sonu bu sanırım. Kendimi kandırmacalarım bitti. Artık ben de kim olduğumu ve ne olduğumu çok daha iyi anlıyorum. Ve kendimden kaçıyorum. Bu gerçeklerle yüzleşebilecek gücüm kalmamış ki.. Hep bi şeyler için çabalamaktan gücüm tükenmiş. Ellerim kollarım kalkmaz olmuş. En önemlisi de içimdeki ben bana küsmüş,daha ne olsun..
      Bana dokunmasınlar. Günlerce aynı şarkıları dinleyip,aynı şeyleri binlerce kez düşünüp,öylece kalayım. Kendimle yeniden barışana kadar,hayatın karşısında tekrar ayağa kalkana kadar burada oturayım. Kimse bana üzülme,takma kafana bunlar da geçer demesin. 

      BIRAKIN BENİ N'OLUR,YENİDEN DOĞMAYA İHTİYACIM VAR BENİM..
    

Eylül 11, 2011

Gün Gelip Devran Dönmez Arkadaş!

        Yok yok,gerçekten gün gelip devran dönmez. En azından bana doğru dönmez. En başından beri bi şeylere anlam vermeye çalışmam da saçma sanırım. Her şey yazılmış,çizilmiş,oyuncular belli. Kaç perde daha süreceği bilinmese de bu oyun oynanmaya devam ediyor ve eminim edecek de.
       Her seferinde yeniden umutlanmanın,'acaba' demenin de bi anlamı yok. Yine her şey olağan seyrinde yani benim aleyhimde işlemeye devam ediyor çünkü. Ama F.D'nin ne kadar haklı olduğunu şimdi anlıyorum. Bütün bu olumsuzluklar,mutsuzluklar sanırım yeni bi şeylerin var olması için gerekli. Biz mutsuzluğumuzla mutlu olanlardanız ve öyle olmaya da devam edeceğiz. Hayata karanlıkların ardından usulca bakıp,alaycı bir gülümsemeyle 'peehh' deyip geçeceğiz. Herkes aydınlığa ulaşmaya çalışsın. Biz kör kuyuların dibinde görebilmeyi başaranlardanız. 
      O zaman yeniden 'Merhaba' umutsuzluklarım,hayal kırıklıklarım,mutsuzluklarım.. Hoşgeldiniz!


Eylül 10, 2011

Ey Ruh!

       Sana sesleniyorum içimdeki ruhani varlık. Eğer olur da bir gün gidersen benden;bi benzerini bırak da git. Alıştım her gece düşüncelerime sarılıp uyumaya,rüyalarımda olası ihtimalleri düşük hayallerimde senin olmana ve bağlandım hiç farkında olmadan sana. Olur da dönersen eğer yeniden,sen ve yüreğin birlikte gelmelisiniz. Çünkü yüreğine sakladım ben umutlarımı. Şimdiyse sensiz soğuk geceden korunmak için uyuyorum koynuma alıp kaygılarımı..


Eylül 09, 2011

:))

Konyalılar bilir Alaaddin Tepesi vardır tam çarşının göbeğinde. Hatta söylentiye göre etrafını 7 kere tavaf edenler baya bi mertebeye ulaşırmış. En azından ben iki kere dolaşınca O'nu buldum :)
Pek de hatırlamak istemediğim saçma bi gündü. Bundan yaklaşık 3 yıl önce falan. Ta ki kuzenimi ve yanındaki zat-ı muhteremi görene kadar. Tamam 'kader'dir bu ama cidden fazla bukadarı da. Sonrasında bilemezdim ki 'CAN' diye nitelendireceğim kişi o zat-ı muhteremmiş meğer. 
Muhteremdir kendileri fazlasıyla. Bazen katlanılmaz olduğumu bilirim çünkü :)
Biraz zaman geçer bikaç kez daha karşılaşmalar başlar. Sonra bi durup bakınca 'aynı kafada olmak' deyimi beliriverir karşımda. Aynı şeylere gülersin,daha konuşmadan ne denileceğini anlarsın,vereceği tepkileri kestirebilirsin ve günden güne muhabbetine hasret kalırsın. Sonra bir bakarsın ki 'CAN' olmuş sana,yoldaş,sırdaş,dost olmuş. Daha önce hiç tatmadığın 'erkek kardeş' duygusunu tadarsın. Saatlerce saçmalarsın,gülersin,ağlarsın,biraz da nazın geçer. Kimi zaman çok derinlerde,kimi zaman sığ sularda yüzersin.(Gerçi benim yüzebildiğim pek söylenemez ama.) O hep söyler,çok da doğru söyler. Geç anlarsın ama o seni hoşgörür,susar.. O'nu nerde ve nasıl bulduğunu unutup,kaybetmemen gerektiğini öğrenirsin. Hatalar yaparsın,pişman olursun,ağlarsın. Gözyaşlarını silmez ama ağlamana son verebilir ki bu herzaman daha iyidir. Tek bi cümlesi yeter yeniden gülümsemene..
Sonra bir dilek tutarsın. 'Hep yanımda kal dostum,kardeşim ve 'CAN'ım.'
Benimle kal " F.D "




Belki de akıllanır ?


 


Durup durup bir şeyler söyleyesim var. Keşke 'hayat' dediğimiz küçük bi çocuk olsa da azarlayınca susup otursa. En azından bir süreliğine. Ya da şu 'sabreden derviş'i bi bulup sorsam;acaba gerçekten muradına ermiş mi yoksa bunca zamandır bizi mi yiyolar ? Hani sabrın sonu selametti ? Bunca zamandır beklerim hala selamet sahibi bi insan değilim.
Her defasında yanıldığını görürsün,bu sefer son dersin,bi daha hata yapmayacağını düşünürsün,çok büyük dersler almışsındır(!) ama nedense bi sonraki tekrarda yeniden aynı yanılgıların ortasında buluverirsin kendini. Ya fazla safsın ya da gerçekten kalbin beyninden büyük ve ona hükmediyor.
Pek fazla söz dinleyen biri değilim ama keşke olsaydım diyorum zaman zaman. Hatta kesin bir kararla bunu söyleyebilirim ki 'Anne'ni dinliceksin arkadaş. Hayat tecrübesi falan bi tarafa çok garip bi düşünce sistemleri var bence annelerin. Ya da şöyle demeliyim ki 6. his denilen şey onlar da tam olarak çalışıyor. Her dedikleri mi doğru çıkar yahu ? Bunca zaman ANNE'mi dinlemiş olsaydım mesela,pişman olduğum çoğu şeyi yaşamamış olabilirdim. Hata olarak nitelendirdiklerimi hiç yapmamış,olmaması gerekenleri tanımamıştım. Gerçi şöyle bi durum var 'Bir musibet bin nasihattan iyidir' demiş eski zamanın bilen insanları. Sanırım ben de bu özlü sözü fazla benimsemişim. Hiç de gerek yokmuş aslında. Bir değil,bin musibet yaşadım ben ama hala da akıllandığımı söyleyemem galiba.
Her gece başımı yastığa gömerken şöyle bi düşünürüm. Nerden geliyorum ve nereye gidiyorum diye. Nerden geldiğimi az çok kestirebiliyorum tabi ama nereye gideceğim konusuna gelince bir perde iniyor gözlerimin önüne kör oluyorum! Göremiyorum bundan 5 dk sonrasını bile. Hayat yeni sürprizler(!) hazırlıyor bana buna eminim. Yine bol bol musibet. Umut etmek istiyorum. Bigün gelip son bulur elbet,ben de uyanırım gecelerden aydınlık sabahlara. En azından istiyorum bunu. İstemek başarmanın yarısıysa gün ağarmak üzere olmalı ama hala bi kıpırtı yok. 
Bugün geride kaldı da artık 'Yarın' akıllanır mıyım acaba ?

' Uykusuza Masallar '

Yadsınamayacak kadar güzel bi albümdür kendisi. Gerçi Feridun Düzağaç albümlerinin hemen hepsi aynı his yoğunluğuyla hazırlanmış ve ayrı ayrı güzellikteler. Bu albümü özel kılan belki de kızıyla olan diyaloğudur. Uyumadan önce kızına anlattığı masallara ithafen albüme bu isim verilmiş ve bence çok da güzel olmuş. Şimdi nerden çıktı bu denmez sanırım çünkü başlık bu albümden alıntı anlayacağınız üzre :) İçimden bi ses kalk albümle ilgili de birşeyler yaz da içinde kalmasın diye dürtünce,uyanır uyanmaz ilk işim bu oldu. 2008'de çıkan albümü sanırım ilk edinenlerden birisi de benim. Hemen hemen hiçbir albümünü kaçırmadan alıyorum zaten. Yoktur böyle içten şarkı sözleri. Dinlerken alır götürür,düşünmeye zorlar,hayal bile kurmana fırsat kalmaz;fazlasıyla kapılırsın zaten şarkıların büyüsüne. Albümden 'Söz Ver' şarkısının bir anlam ve önemi vardı eskiden ben de. Artık o şekilde bir önem arz etmese de yine de severim,severek dinlerim :) Ama 'Yeniköy' favorim. Yine güzel bir işe imza atarak hazırladığı 'İyilik Güzellikspor' albümünde Jehan Barbur okur bu şarkıyı ya bence çok da iyi yapar. Herneyse.. Şimdilik benim favorim olan şarkıyı dinleyerek güne başlayabiliriz sanırım ;) http://www.youtube.com/watch?v=XJPh-IGzGus

8'i 9'a bağlayan gece.

Bugün ilk. Saatlerdir bi haltı beceremedim. Pes etmenin eşiğindeydim ki hala öyleyim sanırım. Yazabileceğimi sanırdım ama bunu da diğerlerinin yanına rafa kaldırmak üzereyim. Ya da bukadar umutsuz olmayıp devam etmeliyim,bilmiyorum. Gece uzun,karanlık ve ablam da olmasa oldukça sessiz. Bi de beynimi kemirmekten vazgeçmesi gereken sevimli(!) bir dostum var:İkilem. Çok iyi anlaşıyorum sanırım kendisiyle. Sürekli ziyaret eder beni. Artık hayatımın olmazsa olmazlarından biri gibi. Beynimin için hep kargacık burgacık. Zihnimde binlerce sokak var adımlamam gereken ama her sokağında başında bekliyor beni. Ne yöne gideceğimi bilmeden öylece bekliyorum sokağın başında. Tepemde oldukça parlak bir sokak lambası var ama o bile önümü görmeme yardımcı olmuyor. Hem binlerce insan var gibi hem de hiç kimseler yok gibi.. Bir takım sesler duyuyorum ama ne dediklerini anlamam uzun zaman alıcak sanırım. O halde ikilemlerimi de alıp sokak başına kıvrılıp uyuyorum. Üzerimde gece karanlığından bir yorgan,yanıbaşımda bir hayal. Belki bir rüya görürüm bu gece,yarına dair umutlarım olur benim de..